"Dünyanın başı cefa, sonu yokluktur. Helalinden dolayı hesaba çekilme, haramından dolayı ceza vardır. Onda zengin olan sınanır, fakir olan üzülür. Onunla yarışanı hep geçmiştir o. Onunla görmek isteyenin görmesini sağlar; kim de onu görmek isterse o kişiyi kör eder." Hz. Ali

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Okul (Nasıl Geldik Bu Yaşa Kadar?)

Aynaya bakıyorum bazen, bakıp kalıyorum. Daha dün çocuktum. Çoğu insan gibi çocukluğumda kalmışım herhalde ben de. O en güzel ve asla geri gelmeyeceğini bildiğimiz zamanlarda. Çocukluk geçip de hayatın sarmalına girince bir kez, çıkmak, bir daha o dingin, o bir şekilde huzurlu, gelecekten kaygısız zamanları bulmak zor oluyor. Çok bilenler herhalde bu yüzden diyorlar 'içindeki çocuğu öldürme' diye.

Ne biliyim! Geçti işte bir şekilde. İlkokuldan başladım resmi bir topluluğun içinde bulunmaya. Kreşe, anaokuluna gitmedim. 1,5 yaşından beri sabahın 7'sinde sıcak yatağından kalkan yeğenime bu yüzden çok üzülüyorum belki de. Kabullenemiyorum o kadar küçük bir çocuğun hayatın soğuk ve resmi olan yüzüne atılmasını, nasıl olur böyle bir şey, nasıl normal sayılır diyorum.

Sonra ortaokula gittim. Hayatımı dönemlere ayıracak olsam ve hepsine bir renk verecek olsam, o dönemin rengi bulanık olurdu. Hiçbir kategoriye, karaktere girmeyen, ruhsuz ve anlamsız bir dönem işte. Garson boy olmanın dayanılmaz tuhaflığı! Ortaokulun sonunda yapılan anadolu lisesi sınavlarına 1 ay çalışarak girdim. Ve kazandım. 

Hep bir şeyleri beklemek sanki hayatımın cümlesiydi. Hep bir şey... Sanki bir mucize olacak ve kabuğumdan çıkacaktım. O beğenmediğim günlere sihirli bir değnek değecek ve her şeyi baştan ayağa değiştirecekti. Ve bir gün... 

Tabi ki bir şey olmadı. Hayatımda ilk kez dershaneye gittiğim ve büyük buhranlarla geçen lise son sınıfın sonucunda üniversiteyi kazandım. Mutluydum. Çok zordu, biraz dinlenmek istedim ve bilerek hazırlık sınıfı geçiş sınavını geçmedim. İyi ki de geçmemişim, güzel bir yabancı dil eğitimi vermişlerdi. 5 sene sonra mezundum. Mezuniyetimden tam bir sene sonra özel bir üniversiteye burslu yüksek lisans öğrencisi olarak kabul edilmiştim. bundan bir sene sonra çalışıyordum, o zamanlar istediğim, şu an ise varolduğuna şükrettiğim ancak değiştirmek istediğim işimde. Yüksek lisansı birincilikle bitirdim. Hep derdim ki, iyiyim ama hiç birinci değilim. Al işte birinci olmuştum. Sanırım ilk kez tam olarak gurur duydum kendimle. 

Bu yaşa kadar nasıl geldiğimi sorgulayacaktım ama hep okuldam bahsettim, değil mi? Bu yaşıma kadar hayatımı anlatmak için seçtiğim meseleler hayatımda en büyük zamanı alan şeyler. Hayatımda şimdiye kadar en büyük zamanı alan şey şu: Okul. 7 yaşında içine girip 20 seneni çalan bir mafya teşkilatı. Ve mafya teşkilatlarının geneli gibi sana çok şey vaadeder ama sonuçta kendinin özel değil herhangi biri olduğunu keşfettirir.

Okulu yazacağım...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir yorum bırakın: