"Dünyanın başı cefa, sonu yokluktur. Helalinden dolayı hesaba çekilme, haramından dolayı ceza vardır. Onda zengin olan sınanır, fakir olan üzülür. Onunla yarışanı hep geçmiştir o. Onunla görmek isteyenin görmesini sağlar; kim de onu görmek isterse o kişiyi kör eder." Hz. Ali

9 Ağustos 2011 Salı

Neredesiniz?

"ya dışındasındır çemberin
ya da içinde yer alacaksın..."
                                    Yeni Türkü

Sorunlarla karşılaştığımızda neden böyle oldu ya da neden ben soruları geliyor aklımıza hemen. Ama tersten de bakmak lazım. Bir şeyin içinden çıkamayınca bir de tersinden bakmak lazım: Neden böyle olmasın ki? Mesela, kabinde kıyafet denerken birden akla düşen ve orda bulunduğunuz süre boyunca pek de akıldan çıkmaya niyeti olmayan 'Ben neden bu kadar kiloluyum?' sorusuna bir de tersten bakmak lazım. 'Sürekli ağır yemekler yiyorum, oturduğum yerden kendimi kaldırmayı da sevmiyorum, e o zaman ben neden kilo almayım ki?' diyebilmek lazım.

Zeka küpü oyuncağını bilmeyen yoktur herhalde. Her yüzü küçük, renkli karelerle bölünmüş, hareketli bir küpten ibarettir bu oyuncak. Oyuncakçıdan aldığınız o ilk halinde her yüzünde sadece bir renk vardır. Sonra siz bu küpü çevirmeye, renkleri birbiriyle karıştırmaya başlarsınız. Artık amaç, küpü eski haline getirmektir. Bu kadar basit! Ama o kadar da basit değil işte. Adına zeka küpü dedirten şey de bu zorluk zaten. 
Uzun uzun anlattıran şey bana bu oyuncağı, hayatımızın bir aynası olması. Evet! Bizlerin hayatı da o küpü çözmeye çalışmakla geçiyor. Kendi düzeni içerisinde sorunsuz işleyen dünyaya olmayacak şeyler yapıyoruz, ruhlarımıza kendi kendimize zarar veriyoruz ve sonra sorunlarla boğuşuyoruz. Sorunlardan başımızı kaldırıp da hayatı yaşayamıyoruz ve yaşatamıyoruz ki! Yaşayabilen var mı?

Asıl soru şu: Kendim miyim? Kendimde miyim? Tüm cevaplar birbirine bağlı, aynı tüm soruların bağlı olduğu gibi. Cevabı yavaş yavaş vermeye çalışacağım. Günlük, küçük dertler değil benim bahsettiğim. Şemsiyeniz yokken yağmur yağması ya da en sevdiğiniz şekerlemenin süpermarkette kalmamış olması değil. Çok daha büyük ve birbirine bağlı dertler, o içinde boğanlar. Yavaş yavaş anlatacağım...

Not: Vurgulu yazıda bulunan örnekler konuyla ilgili geldi değil mi? Yani, anormal olan bir şey yok. Bir sır vereyim: anormal olan bir şey var. Bu örnekler sadece dünyanın refah seviyesi yüksek bir kısmının günlük hayatında yaşayabileceği türden sorunlar. Oysa, günlük yaşamının bir parçası olarak sele kapılan Endonezya'da şemsiyesiz dışarı çıkmak bir sorun oluşturmayabilir. Açlıkla boğuşan Afrika ve şeker örneğini ise size bırakıyorum. Devam edeceğim...













1 yorum:

  1. çok güzel bir başlangıç olmuş gerçekten. Bakalım bakalım yavaş yavaş neler anlatılacak, merakla ve sabırsızlıkla bekliyorum.

    YanıtlaSil

Bir yorum bırakın: