"Dünyanın başı cefa, sonu yokluktur. Helalinden dolayı hesaba çekilme, haramından dolayı ceza vardır. Onda zengin olan sınanır, fakir olan üzülür. Onunla yarışanı hep geçmiştir o. Onunla görmek isteyenin görmesini sağlar; kim de onu görmek isterse o kişiyi kör eder." Hz. Ali

5 Eylül 2011 Pazartesi

Bir Şeyler Var Değişmesi Gereken

Bir şeyler var ve biliyorum, değişmeli. Ben bu aralar bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorum. Bana göre yanlışlar düzeltilmek içindir ve düzeltilmek için önümüze konulan bu yanlışlar hayatımızın sınavıdır.

Düşünmek insana özgü bir davranış biçimi denir hep. Ama gerçekten mi düşünüyoruz? Kastettiğim, düşündüğümüzde de düşünüyor muyuz? Yoksa birilerince bize dayatılan düşünce kalıplarının içinde gidip geliyor muyuz? Bana göre düşünmek, beyinle değil de kalple yapılır. Çok saçma mı geldi? Bence değil. Beynimiz dayatılanları alır, onları gerçekmiş gibi kabullenir ve güya düşünceleri o dayatılanlara uydurmaya çalışır. Ama kalp öyle değil. Yanlış yorumlamıyorsam, Allahü Teala da bu yüzden "...O kalplerin içindekini bilir" diyor (Hadid - 6, Mülk - 13). Yani bunu kastediyor diye düşünüyorum. Beyinlerin içindekini bilir demiyor, kalpler diyor.

Varmak istediğim nokta şu: Beynimizin oyunlarıyla, kısıtlarıyla, önyargılarıyla değil, kalplerimizin naifliği ve hafifliğiyle görürsek eğer, görecek öyle çok şey var ki. Örneğin beynimizin kısıtlarıyla değil, kalbimizle düşündüğümüzde, kendi dışında kimseyi insan görmeyen, kendi dışında kimseye yaşam hakkı tanımayan İsrail'in mallarını almayabiliriz. Bugün, 2-3 saatimi bu malların protestosuyla ilgili sayfaları araştırmaya verdim. Sonuç mu? Duyarlı bir kesim var. Ama, ben bu markaları kullanmadan yaşayamam ki diyen ve burada herhangi bir sıfatla tanımlamak istemediğim duyarsız, benzerlerine kendi hayatımda da rastladığım, o yüzden de iyi tanıdığıma inandığım, dünyada hiçbir şeye faydası olmayan ve olmasını istemeyen bir grup da var.

İlginçtir, bir şey açıklaştıkça kabul edilmesi zorlaşıyor. Önünüze her türlü delille konulan, gün gibi ortada olan ama nefsinizin doğrusunu kabul etmek istemediği şeyler çok daha zor kabulleniliyor. İsrail'in yayılmacı, kendinden başkasına yaşam hakkı tanımayan, sivillere, çocuklara, kadınlara da saldıran, Müslümanlar'a düşman olan ve sahip olduğu inanılmaz finansal kaynak ile Filistin'de katliam yapan bir topluluk olduğu gerçeği gibi. bir şey gün gibi ortada oldukça, kalpleriyle bakmayanların onu kabul etmeleri zorlaşıyor.

İsrail, gelirinin çoğunu Yahudi bankerlerden sağlıyorsa, hatrı sayılır bir çoğunluğunu da silah ticaretinden elde ediyor. Ancak, İsrail markası olan ve çılgın tüketim toplumunca hayatın vazgeçilmez bir gerekliliği olarak kabul edilen mallardan da iyi bir kazanç sağlıyor olmalı. 'Ben nescafeden vazgeçemem,' 'kolasız yaşayamam,' 'hamburgerim olmadan asla' diyenler Filistinli öldürülmüş çocuk resimlerine karşı duyarsızlar demek ki. Kabul etmek zor ama öyle demek ki. Aynı kişiler, 'Türkiye de daha iyisini üretseydi, biz de onu kullanırdık' derler. Aynı kişiler, 'İsrail'e aferim, gerçekten kaliteli bu mallar' derler. Ve aynı kişiler, 'Benim almamamla hiçbir şey değişmez' derler.


Allah, gönülleri kör etmesin. Yine söylenecek çok söz var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir yorum bırakın: