"Dünyanın başı cefa, sonu yokluktur. Helalinden dolayı hesaba çekilme, haramından dolayı ceza vardır. Onda zengin olan sınanır, fakir olan üzülür. Onunla yarışanı hep geçmiştir o. Onunla görmek isteyenin görmesini sağlar; kim de onu görmek isterse o kişiyi kör eder." Hz. Ali

21 Ekim 2011 Cuma

Tükettiğimiz Şeylerin Kaçı Masum?

Bugün gazetede rastladığım bir haberde yine korkunç bir vahşetin varlığını öğrendim. "Böyle haberlerle o kadar çok karşılaşıyoruz ki artık kanıksadık," demeyelim. Sakın demeyelim, çünkü böyle dediğimiz müddetçe yanlış olan hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Haber şöyle:

"Hayvan hakları savunucularının eline geçen bir videoda kaçak ugg botu üreten bir şebeke, rakun köpeklerinin diri diri yüzerek derilerini çıkarıyor.

Ugg botları normalde Avustralya koyunlarının derilerinden elde ediliyor. Ancak rakun köpeklerinin postu da bu koyunlarınkine benzer. Asya cinsi rakun köpekleri Çin'de korkunç koşullarda çiftliklerde yetiştiriliyor. Sonra da kaçakçılara satılıyor. Uluslararası Şefkat Topluluğu İngiltere temsilcisi Mark Jones, "Rakun köpekleri inanılmaz derecede sürekli olarak eziyete uğruyor. Yavaşça ölüyorlar, vücutları kan içinde kalıyor" diyor."

Çocuklarımızın, gençlerin yüksek meblağlar karşılığı (anne-babanın parasını harcamak kolaydır, biliyorsunuz) aldıkları ve bir sınıfın statü sembolü olarak gördükleri bu çirkin botların arkasında böyle bir gerçek varmış. Daha dün nedense, yine bir statü sembolü olarak görülen ve gençler, daha doğrusu herkes tarafından, giymezsem ölürüm şeklinde görülen nike, adidas gibi ayakkabıların da Asya'da köle gibi kullanılan çocuk işçilerce yapıldığını hatırlayıp üzülmüştüm. Dünyanın dört bir yanı zulüm dolu. Günümüzde kölelik sisteminini , ortadan kalkmış bir şey olarak kabul eden kaçımız bugünün dünyasında sadece varlığı bilinen 27 milyon köle insan olduğundan haberdar? Demem o ki, gördüğümüz her şey aslında görmemiz gereken şeyler değil. Baktığımızda biraz da olayların, kavramların ve nesnelerin ardını görmeye, anlamaya çalışalım. Bu, kalp gözünü yeni fikirlere açmakla, yaşamak için çılgınca tüketmek zorunda değilsin diyen iç sesi dinlemekle olur. Bu olanaksız değil, mümkündür. Sadece vicdanınızı susturmayın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir yorum bırakın: